2 Nisan 2012 Pazartesi

Dilde Yozlaşma


             Toplumumuzda yabancı sözcüklere karşı eğilim yeni değildir. Önce Arapça ve Farsçaya eğilim göstermiş, Arapça ve Farsça sözcükler, hatta kurallar almıştık. Bunun dilimiz üzerindeki olumsuz etkilerini yazarlarımız fark etmiş, dilde sadeleşmeyi bir ilke olarak benimsemişlerdi. Batı ile ilişkilerimizin başlamasıyla, bu kez de Batılı sözcükler Türkçeye girmeye başladı. Batı dillerine olan ilgi artmış ve daha çok sayıda Batı kaynaklı sözcük dilimize girmeye başlamıştır. Yabancı sözcüklerin girişi, Cumhuriyetin ilk yıllarından başlayarak 1950’lere kadar olan sürede azalmıştır.
              Türk Dil Kurumu, Türkçenin sadeleşmesi ve yabancı sözcüklerden arınması  yolunda büyük çaba göstermiş ve başarı kazanmıştır. Ancak son yıllarda teknolojinin gelişmesi, iletişimin güçlenmesi gibi nedenlerle yabancı sözcüklerin oranı hızla artmıştır. Yaşadığımız son on yılda ise, bu artış  katlanmalı olmuş ve bugün   korkutucu boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenle TDK Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu’nu çıkartarak söz varlığımıza son dönemde giren yabancı sözlerin Türkçe karşılıklarını yazmıştır.
              
                  Türkçesi olmasına rağmen İngilizce kullanılan bir söcüğün Türk Dil Kurumu’nun çıkardığı Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu’ndan bir örnek:
e-mail : İngilizce electronic mail. “Bilgisayarlar veya bir ağ içindeki belli gönderim merkezleri arasında elektronik bilgi iletişimi” anlamındaki bu kelime için basın yayın organlarında bir kısım yazarlar e-posta terimini kullanmaktadırlar. Kurulumuz bu kelime için elektronik mektup’tan kısaltılan elmek sözünün uygun bir karşılık olduğu görüşündedir. Örnek: Geliştirilen bu sistemle otomobil kendi yönünü kendisi bulmakla kalmayıp sürücüsüne gelen elmekleri sesli olarak okuyor.                 
                   Türkçemizi korumalıyız ve giren yabancı sözcükleri kullanmamalıyız. Dilimizde bizim milli kültürümüzdür ve ona sahip çıkmalıyız.


Günümüz Türkçesinde Yozlaşma


     Her dil, kendisine göre bir yapı ve işleyiş düzenine sahiptir. Dilin bu yapı ve işleyiş düzenine, “dil bilgisi” veya “gramer” adı verilmektedir. “Yozlaşma” kavramını, dilin işte bu kendi yapı ve işleyişinde görülen bozulmaları, düzensizlikleri anlatmak üzere kullanıyoruz.
Dilde yozlaşma, dilin işleyiş özellikleri olan geçerli kurallarını bir tarafa atıp dili gelişigüzel kullanarak, yapı ve işleyişindeki kuralların işlemez hale getirilmesi, dilin işleyiş özelliklerini kaybedip bozulmasıdır.
     Günümüzde, başta görüntülü ve yazılı basında olmak üzere, hemen her seviyeden insanın konuşma ve yazılarında, Türkçenin, sanki hiçbir kuralı yokmuş gibi sorumsuzca kullanıldığını görüyoruz. Türkçe, kelime seçimi, kelimelerin söylenişi (vurgu vetelâffuz), yazılışı (imlâ), kelime grubu ve cümle kurma (söz dizimi) bakımından yapı ve işleyiş özellikleri (dil bilgisi kuralları-grameri) önemsenmeden veya sorumsuzca gelişigüzel kullanılarak veya yabancı dillerin anlatım kalıpları –yabancı dillerin mantık yapısı ve söz dizimi- taklit edilerek bozulup yozlaştırılmaktadır.

Dilde Yozlaşma - Yabancılaşma-1


Bu sadece konuşmanın bir kısmıdır.

TÜRKÇEMİZİN YOZLAŞMASI


   Atatürk “Türk ulusundanım diyen insanlar her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır.” sözü ile Türkçenin önemini en iyi şekilde anlatmaktadır. Bu sözü günümüzle ilişkilendirecek olursak şu an özellikle gençlerin özenti kesimi tarafından yozlaştırılan güzel Türkçemiz unutulmakta ve yanlış kullanılmaktadır. Türkçenin yozlaştırılması da özünden uzaklaşmasına ve bozulmasına neden olmaktadır.
  Türkçenin yozlaşması ilk olarak dükkan, market ve iş yerlerinin İngilizce olarak adlandırılmasıyla başlamıştır. Bu da batı dillerine özenmemize neden olmuştur. Son yıllarda telefonla mesajlaşmanın çoğalması ve internetin bilinçsiz kullanımı sonucu dilimiz, kelimeler değiştirilerek hatta gereksiz harf eklenerek yozlaştırılmaya başlanmıştır. Özellikle genç kesimin kullandığı anlık mesajlaşma programları ve bazı sosyal siteler bu yozlaşmanın temeli olmuştur.
   Dilimizi yozlaştıran Türk gençleri bu yozlaştırma merakından en kısa sürede arınmazsa ve özentiliği bırakıp özüne dönmezse, bu özenti sadece dilimiz ile kalmayıp kültürümüzü, benliğimizi hatta beynimizi etkileyecektir. Umarım bu bilinçsiz toplum Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” sözüne uyarak bu yozlaşmanın tüm Türkiyeyi etkilemesine izin vermez. Lütfen konuşurken ve yazarken Türkçeyi doğru kullanmaya dikkat edelim. Kültürümüz, benliğimiz ve beynimiz için…